En kıymetli kağıt

admin

Sizin var ya sizin, yatacak yeriniz yok yeminle!

Dünyaya bir geldiniz, karıştırdınız tüm ayları, yılları, çağları! Gelmeseydiniz keşke!

Ne huzur bıraktınız ne dostluk- kardeşlik şu evrende! Bir kağıt parçası uğruna, düşürdünüz herkesi birbirine!

Kime mi bu atarım, giderim? Lidya’lılara elbette!

Hani şu dünyanın en değerli, en gerekli, en lanet, en kanlı kağıt parçasını bulan medeniyete!

Ya sen ne güzel takas usulüyle yaşayıp gidiyorsun, al gülüm ver takke halinden memnunsun, nereden icap etti de buldun bu lanet, mendebur, fitne kağıt parçasını! Hadi madem buldun, niye bu kadar değer biçtin? Madem biçtin, neden kendi döneminle yetinmedin, yemedin-içmedin, nesilden nesile geçirdin?

Tarih öncesi çağlardan beri hayatımızda para! Öyle çok tapan var ki ona, bir nevi din de denebilir aslında!

Hayatın kontrolü onda, hükmeden ve de emreden bir ulu bir varlık gibi başımızda-boğazımızda!

Şimdi burada ‘para mutluluk getirmez’, ‘parayla saadet olmaz’ konulu bir yazı yazacağımı falan sanmıyorsunuz değil mi? Yok öyle bir şey çünkü! Karın açken, dışarıda donarken, borçlar almış başını giderken, ‘aman da aman çok mutluyum! diyecek hali yok kimsenin! Tatile gidemezken, istediklerini giyemez, yiyemezken, sevgilini gezdiremez, çocuğunu okutamazken parasız da mutlu olunur mu diyeceğim! Olmaz arkadaşım olmaz, maalesef parasız yaşanır ama eskiden belki ama şimdi parasız mutlu zinhar olunmaz! Tabii iyi yaşamayı sağlamak dışında başka faydaları da var, para denen kıymetli kağıdın; Paran varsa herkes seni tanır, yoksa da sen herkesi tanırsın!

Bill Gates bir keresinde;

‘Paran çoksa sadece sen kendini unutursun, paran yoksa tüm dünya seni unutur’ demişti de ondan feyz aldım! “Paran yoksa dost yok ama para çoksa huzur yok”, nasıl yaman çelişkidir bu Allah’ım!

‘Nereye götüreceksin onca parayı, kefenin cebi yok’ diyenlere, elbiselerin cepleri olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Lazım lazım, para lazım da daha iyi daha lüks bir yaşam için köle gibi çalışırken sahip olduklarının kölesi olma tehlikesi de var ki maazallah, düşman başına!

“Büyüyünce ne olacaksın” sorusunun muhtelif cevapları vardı bir zamanlar!

Doktor- mühendis- öğretmen- popüler olanlar! Geçenlerde sordum kardeşimin 9 yaşındaki oğluna, büyüyünce ne olacaksın diye! Cevabı çok netti: “Zengin olacağım!”

TikTok’taki teşhirciler, kafasında bigudilere sarılmış dolarlarla dans eden fenomenler, astronomik fiyatlı arabalara binen, ultralüks evlerden poz veren tipler, kolay yoldan para kazanma hayalini köpürtüyorlar. Oysa “Sahip olduğun para seni özgürleştirir, hayal ettiğin para seni kölesi yapar”, bilmiyorlar!

Gençken parayla alınabilecek her şeye sahip olmak zenginlik! Büyüyünce anlıyor insan, en büyük zenginlik sevgi, aşk, dostluk, huzur, en çok da sağlıktı! Ve hayatımda gördüğüm en fakir adam, parası çok olan ve kocaman bir evde yalnız yaşayan bir adamdı!

‘Ay Napolyon’u bile geçtin, para-para-para, ne çok paradan bahsettin!’ demeyin, “17 0cak Dünya Zenginler Günü’nü anıyorum işte, idare edin!

Evet zenginlerin de günü varmış, gününü gün edenlerin yani!

Fakirsen günün bile yok, gün yüzü görmediğin buradan da belli!

……………………………………..*………………………………………

Zengin olan kim?

17 Ocak Zenginler Günü, paralel bir evrende tüm hızıyla sürerken NBA efsanesi ve iş dünyasının parlak isimlerinden Shaquille O’Neal’ın zenginlik hakkında söyledikleri, yeniden gündem oldu!

Çocuklarının, sahip oldukları imkanlardan dolayı kendilerini zengin sandıklarını belirten Shaquille O’Neal; “Ailemizde biz değil ben zenginim!” diyerek olayı özetledi!

 “Evlatlarımın bunu çözmesini istiyorum! Bir kural var, o da eğitim! Basketbol oynamaları umurumda değil!  Dinleyin!

6 evladım var! Doktor, avukat, koruma amaçlı fon sahibi, eczacı, birden fazla işletmesi olan, işlerimin başına geçecek evlatlar istiyorum. Ama onlara servetimi vermeyeceğimi söylüyorum. Çocuklarımın bunları hak etmesi gerekiyor!”

Sayısız yatırıma sahip olan Shaquille O’Neal, resmi olmayan kayıtlara göre işletmelerinden yılda 60 milyon dolar kazanıyor.

Yaa ne kadar doğru! Yeni neslin sorunu bu! Hoş eskiden de vardı bu zengin ailenin, zengin çocuğu mevzusu da, maalesef şu ara çok abartılmış durumda! Ortalık ailesinin parasıyla hava atan, soyadlarıyla caka satan çocuklarla dolu! Hayatta istedikleri her şeye anında ulaşabilen, istediklerini yiyip istediklerini giyen çocuklarla! Uğrunda çabalayacakları bir şey olmayan, herhangi bir şeyi elde etmek için uğraşmalarına gerek olmayan, doyumsuzlarla!

Yediğimizi içtiğimizi gösteremezdik biz küçükken, ayıptı! Ya imkanı yoksa arkadaşımızın, canı çeker de alamazsa diye! Şimdiler de ise yediğini içtiğini, gezdiğini- gördüğünü, aldığını- taktığını göstermeyeni dövecekler neredeyse! Daha reşit olmamış çocuklar, küçük kadınlar- küçük adamlar olarak dolaşıyorlar, her yere girip çıkıyorlar! Ailelerinin kredi kartlarıyla istedikleri kapıyı açıyorlar! Açıkçası ailelerinin imkanları sayesinde o hayatı yaşadıklarını unutuyor, zengin olanın kendileri olduğunu sanıyorlar!

“Bir kahkaha, bir kilo pirzolaya bedel” derler, sizce haklı mı diyenler?

Maddi bir şeyin geçici tadındansa bir gülüşün doyurduğu ruh, daha toktur bence! Tamam parayla dünyanın en güze evini satın alabilirsin ama içindeki huzuru asla! Yeryüzünün en güzel kızıyla olabilirsin ama aşkı satın alamazsın! En pahalı tatile gidebilirsin ama eğlenceyi, keyfi bulamayabilirsin! Rahmetli Sakıp Sabancı’nın Toyota-Sa fabrikasının açılışında söylediği; ‘Araba fabrikalarım var, ben üretiyorum ama oğlum hasta, gel ona sen de sür diyemiyorum’ demesi, beni çok etkilemişti. Paranın satın alamadığı şeyler de vardı, Sağlık gibi, vefa gibi, insanlık gibi!

Peki ilişkilerle paranın paritesinin olduğunu söylemiş miydim Duygusal Değerler Borsa’sında?

‘Kadının huyu para yokken, erkeğin huyu para çokken anlaşılır’ lafı buradan geliyor! Malum Türk erkeğinin parayı bulduğu zaman ilk yaptığı iş, önce arabasını sonra karısını değiştirmektir. E tabi kadına da sorsan; Aşk mı, Para mı? diye, cevap sanki bellidir;

-Aşk olsun! Tabii ki para!”

Bana sorarsanız zenginlik nedir diye ve de hangi hallerde zenginiz;

“İstediğiniz şeye sahipseniz zenginsiniz! Onsuz yapabiliyorsanız daha da zenginsiniz! 

…………………………………….*………………………………………

Hughbuddy

Her şey değişiyor, zevkler- değerler- gelenekler- görenekler değişiyor!

E tabi bazı fiiller de, eylemler de bu değişimden nasibini alıyor!

Yılların Fuckbuddy’ si tahtını, Hughbuddy’e bıraktı!

Fuckbuddy’i biliyoruz malum, sadece cinselliğin yaşandığı ilişki!

Hughbuddy ise duygusal bünyelerin yalnız zamanlarda şefkat paylaşımı yapmak için bir araya gelmesi!

Hughbuddy’i diğerinden ayıran özellik, cinsellikten ari- başını yaslayacak omuz bulma ihtiyacı! Konuşmadan, bir şeyler söylemeye gerek olmadan sadece sarılıp kalma, dışarıdaki tüm fırtınalardan, acılardan, korkulardan sıyrılıp sarıldığın kişiye sığınma!

Kelimeleri gereksiz kılan sevgi gösterisi sarılmak! Gösterişsiz şefkatin mastar hali!

Şu ara ne çok ihtiyacımız var buna değil mi! Onca kaosun, kargaşanın, kavganın ortasında sımsıkı sarılmaya ve saçımızın okşanarak; ‘Merak etme, her şey düzelecek’ denmesine! Hatta o kadar ihtiyaç hissedersin ki bazen, yılan olsa sarılır- yalan olsa inanırsın!

Tüm güzel duygular gibi cinselliğin de evrimleştiği, yeme- içme gibi sıradan ve ruhtan uzak bir hale geldiği, romantizmin ayaklar altına serildiği günümüzde fuckbuddy’lere çok rastlansa da hughbuddy’ler pek ortada yok! Sarılmanın sonunun başka bir yere gitme ihtimalinden mi, duygula- aşka- naza ayıracak vakitsizlikten mi bilmem, popülerlik yolunda pek hızlı değil bu hughbuddy’cilik!

2000’li yılların ortalarına kadar süren ‘duygusal-komedi’ ya da ‘romantik-komedi’ filmleri de bitti farkında mısınız! Aksiyon filmleri, bilim-kurgular, ya da kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan dramalar çekiliyor ardarda! Aşka mı inancımızı kaybettik, aşkın iyileştirici gücüne mi inancımızı yitirdik bilmiyorum. Bildiğim, yeni bir çağa- dijital çağa girerken kalbimizi, ümidimizi bazen de vicdanımızı vestiyerde bıraktığımız! Bu yeni hayat düzeninde mutlu olacak mıyız, bakacağız!

Covid- virüs- nükleer savaş- kara harekatı- Eppstein skandalı derken bambaşka bir dünyanın eşiğindeyiz ve siz ne düşünürsünüz bilmem ama bu hughbuddy meselesi, hem masaj hem mesaj! Robotlar basmadan dünyayı, yapay zeka ele geçirmeden hayatımızı, bence bu bizim için son şans!

Sarılın sevdiklerinize, kimbilir belki de dünyayı kurtaracak formül budur!

Hem sarılmak neden güzeldir?

Sağ tarafta kalp yoktur ve orası hep boştur! Sarılınca sağ yanını, onun kalbi doldurur! 

…………………………..*……………………………… 

HAFTANIN EN’LERİ 

Haftanın Desteği: Bu ülkede insanlığın hala ölmediğinin bir göstergesi! 70’li yılların sinema sanatçısı, bayan bacak lakaplı Serpil Örümcer’in elektrik, su, doğalgaz faturalarını ödemek için sosyal medyada, fotoğraflarını 200 liradan satarak  elektrik, su, doğalgaz faturalarını ödemek istediğini açıklaması, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nı harekete geçirdi! Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, maddi sıkıntı içinde olan şarkıcı ve Yeşilçam oyuncusu Serpil Örümcer’e yardım edilmesi yönünde talimat verdi! Hayat ne tuhaf değil mi; Bir gün omuzlarının üzerinde taşıdığını ertesi gün indiriveriyor aşağı! Zirvedeyken yardıma muhtaç kalmak ne acı!

Haftanın Tespiti: Ünlü yönetmen Ömer Faruk Sorak’tan geldi! Sorak, Z kuşağının hayatı ve aşkı nasıl algıladığına bakıldığında, bu kuşağın “Kayıp kuşak’ olma ihtimalinin yüksek olduğu bir süreçten geçildiğini belirtti! Valla bir Z kuşağı bireyi annesi olarak kesinlikle katılıyorum ünlü yönetmene! Geleneksel değerler ile vicdani öğeler arasındaki dengeyi bulmakta zorlanan, duygularını rafa kaldırmış, ‘önce ben’ diyen bunu da karşısında kim olursa olsun hissettiren bir kuşak Z kuşağı! Zordu mordu ama bizim kuşak yine de güzeldi Z kuşağına göre! Yaşlandığıma ilk defa seviniyorum bu kuşağı görünce! 

Haftanın Kararı: Dominik Cumhuriyeti’nde alındı! Dominik Cumhuriyeti’nde, gönüllü deneme süreci kapsamında çalışma saatlerinin 44 saatten 36 saate düşürüleceği açıklandı! Çalışanların, aynı maaşı almaya devam edeceği de vurgulandı! Survivor yarışması ile anlaşılan orası baya kalkındı, Acun yine yaptı yapacağını! 

Haftanın Tehlikesi: Mevsimle doğrudan ilgili! İnfluenza, Covid-19 ve RSV virüsünün en sevdiği dönem olana bu aylarda yine hastana ve yoğun bakım ünitelerinde ciddi bir artış gözleniyormuş! Bu hastalıklara yol açan virüs ve bakteriler soğuk havada bayram yapıp işi kutlamaya dönüştürünce olan hastalara oluyormuş! Hijyen ve mesafe en çok da bağışıklık sistemini yüksek tutmak, bu virüslerden korunmak için en iyi çare! Aman herkes dikkat etsin kendine! 

Haftanın Buluşu: Dünyamızın dahi- delisi Elon Musk’tan geldi! Elon Musk’ın CEO’su olduğu Tesla şirketinin geliştirdiği Optimus isimli insansı robot, gün geçtikçe ilerliyor! Optimus, şimdi de tişört katlıyor! Buna ilişkin video paylaşan Musk, Optimus konusunda ciddi şekilde çalışıldığını ve ev işleri konusunda ilerleme kaydedilmesinin çok da uzak olmadığını açıkladı!                                                                                     

Yorum yapın